Anasayfa Blog Akademik Yayın Kaosu
BlogÖne Çıkan

Akademik Yayın Kaosu

paylaş
paylaş

Bilim insanlarından beklenen asli görev bilimsel çalışma yürütmesi ve bunları kamu ile paylaşmasıdır. Akademisyenlerin ise buna ek olarak bir de eğitim verme görevi vardır. Ancak temelde bilime gönül veren insanlar, bilimin ilerlemesine olanak sağlayanlardır.

Bilimin ilerlemesine destek olmak için birkaç yöntem var. Bunlardan en önemlisi makale yayımlamak. Ancak buna ek olarak kitap yazmak, ders vermek ve hatta günümüz şartlarında sosyal medya mecrasında bilgi paylaşmak bile bilimin ilerlemesine fayda sağlayacaktır. Ancak uzun yıllardır akademik çalışmaları makale olarak yayımlamak hep en temel bilimsel faaliyet olarak görülmüştür.

Bu durum son yıllarda bir kaosa dönüştü. Akademik dergiler, daha “prestijli” olabilmek için SCI gibi dizinlere girmeye çalışıyorlar. Bununla birlikte uymaları gereken birçok metrik olduğu için işleyişlerini güncelliyorlar. Akademisyenler, bir üst kadro seviyesine geçmek için makale üretiyorlar. Sadece bilimsel çalışma yürütmek ve bir sonuca varmak için değil; yeterli puanı toplayabilmek için. Üniversiteler, akademisyenlerin “başarısını” makale sayıları ve atıflar ile ölçüyorlar. Birçok kişi akademik kariyer yolculuğu ile bilimsel kimliğini birbirine karıştırmış durumda bile! Tüm bunlara ek bir de kör hakemlik süreci var. Hakemler, yazarların adlarını görmeden makaleleri değerlendiriyor ve bir karar veriyorlar. Ancak bu süreç genellikle gönüllülük içerdiği için hem zorlu bir süreç hem de kalitesi düşük. Çoğu hakem yüzeysel şekilde çalışmayı inceliyor. Dolayısıyla çalışmanın bilimselliğinden öte formatı kontrol edilmiş oluyor. Tüm bu süreç için yazarlar genellikle 1 yıl civarında da beklemek zorunda kalıyorlar.

Tüm bu karmaşayı kökünden çözüme götürmeli: Neden hakem değerlendirmesine ihtiyaç duyuyoruz? Amaç biçimsel incelemeyse bu editörlük işidir. İçeriğe karışılamaz. İçerikte bilimsel bir hata varsa evet bu kesinlikle müdahale gerektirir. Ama neticede makale yazanın sorumluluğunda değil midir?

En uç durumu düşünelim: Hiç değerlendirme olmasın. Bir bilim insanı yazdığı bilimsel yanlışlarla dolu makaleyi yine de yayımlar mı? Bile bile yanlış söyleyen bir akademisyen olur mu? Belki olur, bilemiyorum. Ama olmamalı değil mi? Akademisyenlik öz kontrolün en önde olduğu mesleklerden biri olmalıdır. Karşılıklı kontrolü anlarım ancak bir makalenin reddedilmesini aklım kesinlikle almıyor. Bir bilim insanı bir makale yazıyor ve bir başkası bunu reddediyor, yayımlanmasına izin vermiyor! Kimsenin böyle bir gücü olmamalı. Makalelerle ilgili en sert yanıt, revizyon vermek olmalıdır.

Ben bu konuda bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili çözüm üretilebilir mi, emin değilim. Ama eğer gücüm yeterse ben bir şey yapmayı deneyeceğim.

Okuyan, hak veren, destek olmak isteyen olursa: emre (at) akadal.tr

Görüşmek üzere.

paylaş

Leave a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Articles
BlogÖne Çıkan

Oyun Oynamak Artık Sizi Mutlu Etmiyor mu?

Hatırlarım, çok daha eski zamanlarda oturup saatlerce oyun oynamanın inanılmaz bir keyfi...

BlogÖne Çıkan

5 Dakika…

Bir ödevi teslim edeceksiniz diyelim ki. Teslim zamanını da 5 dakika aştınız....

VideoÖne Çıkan

Yönetim Bilişim Sistemleri (YBS) Nedir?

Yönetim Bilişim Sistemleri (YBS) hakkında merak ettiğiniz her şey bu rehberde. İş...

Blog

Terminal (CLI – Command Line Interface)

Bilgisayarları kullanabilmek için iki temel yönteme sahibiz. Birincisi GUI (Graphical User Interface)...