Bir ödevi teslim edeceksiniz diyelim ki. Teslim zamanını da 5 dakika aştınız. Artık teslim edemiyorsunuz. Ne adaletsiz! Ne gaddarca değil mi?! Değil.
Geçtiğimiz yıllarda yaşadığım bir olay oldu. Bu olayı ve aslında olayın çok daha ötesinde bir durumu açıklayayım.
İstanbul Üni. Hemşirelik Bölümü’ne verdiğim Bilgisayar dersi kapsamında final sınavında, finalin 1 sorusunu (yanlış hatırlamıyorsam 40 puanlık kısmını) ödev olarak verdim. Finaller için ayrılan süre 2 hafta. Verdiğim ödev yaklaşık 1 saatte tamamlanabilir. E-posta ile gönderilecek. Tekrar tekrar uyardım. Sınav haftasının son günü gece saat 23:59’da süre biter diye. Bir saatlik bir ödev için 2 hafta süre. Sınav haftası yoğunluğu diyeceksiniz evet ama bu ödev bir dersin finalinden 40 puan almanızı sağlayacaksa kimse kusura bakmasın, o zaman ayrılır.
Bir öğrenci 00:05’te gönderdi ödevi. Geçersiz saydım, öğrenci bütünlemeye kaldı. Bu hareketin karşılığı 2 hafta sonra tekrar sınava girmek oldu sadece. Büyük bir ceza sayılmaz bence. Ama ben bu olayı kime anlatsam büyük bir tepki alıyorum. 🙂 Empati mi yapıyor herkes nedir…
Pedagojik Formasyon programında Öğretim Teknolojileri dersim var. 640 kişi alıyor. Elle okumak mümkün değil. Optik form vs. var. Sınav kağıdına not düştüm: Öğrenci numaranızı yanlış kodlarsanız sınava girmedi kabul edilirsiniz. Çünkü o kağıtları makine okuyor ve öğrenci numarasını yakalayamazsa işleyemez. Bu sorumluluk öğrencinin olmalıdır. Bir öğrenci numarasını yanlış kodlamış. Yardımcı olmayacağımı söyledim. Fakülte dekanlığına itirazda bulundu, Dekanlık benden öğrencinin notunu hesaplamamı ve sınav kağıdını göndermemi istedi. Kağıdı elle okudum. Notu 75 gibi bir şeydi. Sınav kağıdını ve optik formunu hazırladım. Dilekçemde de notun 75 olduğunu, ama öğrenci numarası kodlamanın öğrenci sorumluluğunda olduğunu, kişisel görüşümün sınava girmedi kabul edilmesi yönünde olduğunu ancak kararı kurula bıraktığımı yazdım. Görüşüm uygun görüldü.
Arkadaşlar şunu anlamıyoruz: Bu gaddarlık değil! Yeri geldiği zaman ülkemizdeki eğitim sistemini eleştirmeyi çok güzel beceriyoruz. Evet eğitim sisteminde kötü olan ve düzeltilmesi gereken çok şey var. Ama buna öğrenci tutumları da dahil. İki haftalık bir teslim süresinin sonunda süreyi 5 dakika aşırtamazsınız. Öğrenci numaranızı yanlış kodlayamazsınız. Hocalar öğrencilerin açıklarını elbette kapatır ama onlara annelik babalık yapmak değil ki görevimiz. Öğretmek ve sorumluluk bilinci kazandırmak. Eğer ben son tarihi kaçıran birini hoş görürsem bir sonraki son tarihli işte ne yapacak bu öğrenci? Eğer ben öğrenci numarasını yanlış kodlayanın hatasını düzeltirsem bir sonrakine numarasını belki hiç yazmayacak “hoca bulsun” diyerek. Bir tez öğrencisinin hatalarını düzeltmek ona işkence etmek değildir. Tam olarak görevimizdir. Maaş alma sebebimizdir. Her şeye tamam diyen, sürekli gülümseyen ve hataları örten bir hoca ne kadar öğretici olabilir?
Çok iki yüzlüyüz. Bugün beni eleştirenler, yarın yeni mezun birini işe aldıklarında yaptıkları işi beğenmeyecekler!
“Ah bu yeni nesil” lafları dolanacak ortalıkta!
“Bir iş verdim, bak hala gönderemedi!”
Neden acaba?
Derslerimde yoklama alıyorum. Dersime son 5 dakikada gelen öğrenci oluyor. Sadece imza için. Sadece devamdan kalmamak için. Eğer ben ilk on dakikadan sonra sınıfa kimse giremez desem despot olacağım değil mi? Erken gelenlerin hakkını korumaya çalıştığım düşünülmeyecek.
Eğer öğrenciyseniz, lütfen bu hareketlerin sizin gelişiminiz için olduğunu bilin. Eğer bir yetişkinseniz, bırakın bu çocukları gerçek hayata hazırlayalım. Gerçek hayatta kimse kimsenin gözünün yaşına bakmayacak. Bir iş bitirileceği zaman mazeret kabul etmeyecek kimse ya da başka diğer ne işler olduğunu umursamayacak.
Çok da kuralcı biri değilim aslında. Hatta (her insan gibi) kuralları esnetmeye de çalışırım. Ama bu noktada işimi iyi yapmak için kurallar koymak ve ciddiye alınması için uygulamak zorundayım. Eğer eğitim sistemi daha iyi bir yere gitsin istiyorsanız, siz de buna destek olun.
Oh be, rahatladım. 🙂
Leave a comment